BDSM SSS (Sıkça Savlanan Safsatalar) Bölüm 3

Kaynak

C.K.Egbert

“Peki ya artbakım?”

Sadece artbakımın (aftercare) olması bile BDSM’in istismar olduğuna, bir BDSM eyleminin bir kişiyi duygusal olarak yıpranmış, iletişim kuramaz ya da “iyileşme”ye ihtiyaç duyar bir halde bıraktığına dair bir ipucudur. İyileşme, zevkli bir cinsel aktivitede değil, travmatik bir deneyimde olan bir şeydir.

Artbakım bu bağlamda itaatkârı “gerçekten” bir istismar olmadığına dair güvence vermek için kullanılan bir araçtır. Bu bir çeşit gaslightingtir Ç.N. 1– gerçekte olanların (kasıtlı eziyet ve itaatkarın acı çekmesinden zevk alışını) “gerçekten” olmadığına dair ikna etme girişimidir. Ayrıca, istismarcılar tarafından, istismarın akabinde şefkat “ödül”ü vererek mağdurun kafasını daha fazla karıştırmak ve onunla duygusal ilişki kurmak amacıyla, sıkça kullanılan bir tekniktir. Öyleyse artbakımın istismarcıların tipik olarak kullandığı aynı tür beyin yıkama taktiklerini içermesi şaşırtıcı değildir.

“BDSM’de bolca güven vardır”

Birinin neden bunun bir mazeret olduğunu düşündüğünü anlamak zor. Kadınlar her zaman onlara zarar veren erkeklere güvenirler. Aslında, istismarcıların mağdurlarına ulaşmasının temel yollarından biri tam olarak bir güçlü oldukları bir konumu ya da güven gerektiren konumlarını kendi çıkarları için kullanmaktır- Cinsel avcıların çoğunun arkadaş, öğretmen, antrenör, papaz veya aile üyesi olmasının birçok nedeninden biri de budur. Birinin güvenini kazanmak güvenilmeye değer biri olmakla aynı şey değildir.

Bir dominantın-istismar etmekten hoşlanan ve itaatkârı acı vermek ve onu aşağılamaktan zevk alan taraf-istismar etmek istediği kişiyi umursayabilecek olması en azından sezgilere aykırıdır. Ancak çoğu kişi için böyle değildir tam da bu yüzden ataerkilliğin çarpıklığı kadınlara “sevginin” zarar görmek ve kötü davranılmak olduğunu öğretiyor.

“Bu bir 24/7 bir ilişki gibi değil”

Elbette ama 24/7 olduğu zaman da var. Ve bir partnerin, partnerini kontrol etme ve muhtemelen psikolojik veya fiziksel olarak kötü muamele etme iznini aldığı zaman da. (yine olumlayıcı rıza şaşırtıcı bir şekilde ortada yok) Bunun aile içi şiddet ilişkisinden ne gibi bir farkı olduğunu merak ediyorsanız, bir farkı yok. Aile içi şiddet kontrolden ibarettir. İtaatkarın rızası hiçbir şey ifade etmez; kadınlar istismarcılarıyla her zaman birlikte olmayı kabul ederler ve hatta onları korurlar  ve sıklıkla gördükleri şiddeti hak ettiklerini hissederler.

24/7 olmayan bir ilişkide bile tek fark istismarın süresidir. Ve bu da aile içi şiddet ilişkilerinden çok farklı değildir. Çoğu istismarcı her zaman istismar etmez ya da kontrol etmez. İstismarın süresine ve yerine ihtiyari sınırlar koymak, bu yüzden kadınların artık istismara uğramayacağı anlamına gelmez. En iyi ihtimalle kadınlara, kadınların kamusal alanda ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, ilişkinin diğer alanlarda ne kadar “eşit” olurlarsa olsunlar, daima erkekler tarafından kullanılacak ve zarar verilecek bir objeden daha fazla bir şey olmadığı bir alanın var olmaya devam edeceğinin gösterimini yapmaktadır.

“İnsanlar bir sürü riskli şeyi yapıyor çünkü hoşlarına gidiyor. Her zaman acı verici şeylere izin veriyoruz. (tetanoz aşısı gibi) İnsanlar endorfinler sebebiyle acıdan hoşlanırlar”

Bu tarz itirazlar kırmızı ringa balığı safsatası ve bazı hatalı analojilerin karışımından oluşmaktadır. Ç.N. 2 Hatalı analoji “diğer acı verici” şeylerle gelir-tetanoz aşıları istisnasıyla, bu kendimize yaptığımız ama cinsel bir anlam içermeyen şeyleri içerir. Tetanoz aşısında doktor tıbbi tedavi amacıyla kolunuza iğne batırır, hastalarına acı vermek için değil.

Birisinin bir şeyden hoşlanıp hoşlanmaması tek başına şiddeti izin verilebilir kılmak için bir gerekçe olamaz. İnsanlar diğer aktivitelerden kolayca adrenalin ve endorfin alabilirler; gerçekten acı çekmek istiyorlarsa, kendine zarar vermenin birçok yolu vardır. BDSM’i farklılaştıran, kişilerarası ve erotize edilmiş şiddeti içermesi ve bunu temize çıkarmak için kullanılmasıdır.

“Bundan hoşlanan kadınların beyni yıkanmış/arızalı olduğunu varsayıyorsunuz. Siz itaatkâr kadınların olmadığını söylüyorsunuz. Çocukluğumdan beri hep böyle hissetmiştim, o zaman bu toplumsal etkilerden kaynaklanıyor olamaz”

Bu itirazlar itaatkâr veya mazoşist olmanın kadınlar için “özgün” bir arzu olduğu fikrine dayanıyor. Varoluşsal bir kriz iddiası, birinin bakış açısını haklı göstermenin ve eleştiriden kaçınmanın kolay yoludur.

Sorun elbette ki, bunun bir sosyal olay ve etkilerden izole bir şekilde varolduğumuz ve toplumsal etkilerden etkilenmediğimiz(sosyalleşme ve tecavüz kültürüne maruz kalmamız doğduğumuz günden beri gerçekleşse de)  yönündeki kibre dayanır ve “eğer ortada bir şey varsa o zaman bu mutlaka bir şekilde haklı çıkarılmalı” şeklindeki safsataya dayanmaktadır. Bu varsayımların hiçbiri doğru değil. Fakat sonuç olarak bunun özgün bir arzu olup olmadığı bir noktayı kaçırıyor; kaçırdığı nokta kadına yönelik şiddetin kabul edilebilir olup olmadığıdır.

“Kadınlar bundan hoşlanıyor ve feminizm SEÇİM demektir. Kadınların failliğini ellerinden alıyorsun!

Feministler kendilerine “kadın özgürlükçüleri” değil “kadın özgürlüğü hareketini destekleyen kişi” derler. Ve, Meghan Murphy’nin dediği gibi “sırf bir şeyin hoşuna gidiyor olması onu feminizme uygun yapmaz.”

Gerçek şu ki, erkekler kadınlara zarar vermek istemezlerse, kadınların boyun eğmekten hoşlanıp hoşlanmadığı önemli değildir; cinsel istismar, en az iki kişinin katılımını gerektirir. İnsanlar, “Peki ya kadınlar zarar görmekten hoşlanıyorlarsa? İstediklerini yapma hakkına sahipler ”dediklerinde aslında söyledikleri şudur: “Ama erkekler kadınlara zarar vermekten zevk alıyorlar! Kadınlara zarar verme hakları var! ” (Kulağa pek de feministçe gelmiyor değil mi?)

“Erkeği görünmez kılmak” asıl konuyu gizleyen akıllıca bir konuyu çevirme yöntemidir. Sorun hiçbir zaman kadınların neyi seçtiği değildi, sorun erkeklerin kadınlara nasıl davranmayı seçtiğiydi. Yarın şiddeti etkili bir şekilde yasaklasak bile, bu kadınların failliğini hiçbir şekilde etkilemez; daha önce yaptıkları şeyleri yapmakta özgür olurlar. Sadece erkeklerin kadına yönelik şiddete kalkışma imkanını etkiler. Mazoşist kadınlar zarar görmeyi bile talep edemezler, çünkü hiç kimse başka birinin cinsel pratiklerine veya arzularına (ne olursa olsun) katılmasını talep etme hakkına sahip değildir. Bununla birlikte, ve en önemlisi feministler kadınların şiddetten kurtulma hakkına sahip olduklarına inanmaktadır.

“Eğer bundan hoşlanmıyorsan, yapmazsın olur biter”

Cinsel liberallerin bunu anlaması zor olabilir ama kendimden başka insanların da başına ne geldiğini gerçekten umursuyorum. Ama aynı zamanda, kadınları mümkün olan en korkunç şekilde acı çektirmekten hoşlanan erkeklerle beraber acıma, ıstırabıma ve aşağılanmama toplumun göz yumduğunu ve bunu methettiğini bilerek yaşamak zorundayım. Kadınların insan olduğunu kabul etmeyen veya meşru kılmayan bir toplumda kadınların kendilerini saygı görmeye değer insanlar olarak görmekte zorluk çekmeleri şaşırtıcı değildir.

BDSM olumlayıcılarına ve Seks-Pozitivistlere Sorularım

İşte BDSM savunucularına karşı sorularım (önceki bir blog gönderisindeki bir yorumdan uyarlanmıştır):

1/  Bir yandan kadınlara seksin aşağılayıcı, acı verici, ve tek taraflı olmasının normal olduğu öğretilirken diğer yandan onlara bedensel bütünlük, şiddetten uzak durma ve iki taraf için de zevk veren aktivitelere hakları olduğunu nasıl öğreteceksiniz?

2/ Hem bir tarafın kontrolü altında olan ilişkileri, cinselleştirilmiş şiddeti ve fiziksel ve psikolojik istismarı “sağlıklı” ilişkilerin bir parçası olarak teşvik ederken hem aile içi şiddete karşı dava açmayı ve bunu önlemeyi nasıl bekliyorsunuz?

3/ Erkeklere hem kadınlara zarar vermenin, domine etmenin ve üzerlerinde güç uygulamanın seksi olduğu öğretilirken hem de onlara kadınlara saygı duymayı nasıl öğreteceksiniz ve onların iki taraf için de zevkli olan aktivitelere katılmalarını nasıl isteyeceksiniz?

4/ BDSM uygulamalarının kendileri olumlayıcı rızayı benimsemezken-rıza fiziksel olarak imkansız olduğu durumlar da dahil olmak üzere, erkeklere olumlayıcı rızayı nasıl öğretmeyi beklersiniz?

5/ Bu uygulamalara karşı duygusal ve sosyal baskıyı nasıl önlersiniz?

Bu endişelere tatmin edici bir cevap duymadım ve böyle biri şey olduğunu sanmıyorum, çünkü cinsel şiddeti ortadan kaldırmak için erkeklerin kadınlara davranış şeklini değiştirmemiz gerekiyor. Seks-pozitivist toplum vizyonunda eski ataerkil düzendeki hiçbir şey değişmez. Kadınlar (ve kızlar) hala bir meta gibi alınıp satılmaktadır. Kadınlar ve kızlar, pornografi ve sosyalleşme yardımı ile tek taraflı, rahatsız edici veya acı verici seks yapmak için yetiştirilir,  kız çocuklarına hala erkekler tarafından kullanılan ve incitilen nesneler oldukları söylenir; erkekler kadınlarla şiddet içeren, kadınlara acı veren veya onları aşağılayan seks yaparlar. Aradaki fark, kadınlara bu kurumların “tercih”ten dolayı kabul edilebilir şeyler olduğunun söylenmesidir.

Ancak bu, herhangi bir feminist için tatmin edici bir sonuç değildir. Çünkü cinsel liberalleşme için çalıştığımızı söylediğimizde, bu konuda samimi olmalıyız.

Çevirmenin Notları

1: Gaslighting

2: Kırmızı ringa balığı safsatası: Tartışmada karşı tarafı oyalamak ve konuyu başka yöne çekmek için kullanılan bir dikkat dağıtma yöntemi. (Aynı zamanda dedektif öykülerinde sıkça kullanılan bir anlatım tekniğidir.)

Yanlış benzetme: İki şey arasında birbiriyle benzerlik kurularak birindeki tüm özelliklerin öbüründe de olması gerektiğini varsaymak.

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın